Varmak değil, sadece gitmek... gitmek

hürriyet

23 Temmuz 2010 Cuma

don't you cry tonight

Fiona'nın blogumuzu cok boşladığımdan dem vurmaya başladığı şu günlerde birşeyler karalama vaktinin geldiğinin farkındayım fakat nerden başlayacağımı bir türlü bulamıyorum. Çalışırken ne kadar gürültülü olduğunu hiç mi hiç farkına varmadığımız sokağımızdan mı yoksa yaklaşık bir ay sonra bu sokaktan kurtulacağıma ne kadar çok sevindiğimden mi bahsetmeliyim. Aslında her ikisinden de belli dozlarda konuşulabilir.

Yaz ayları gelince kışı özler oldum. Özellikle 21 Mayıs'taki ameliyatımdan sonra 2 aylık heyet raporu sayesinde evde dinlenmeye başladıktan sonra. Nedeni aslında bir sır değil. Kış aylarında çıt çıkmayan sokağımızda kısa bahar geçişinden sonra havaların ısınmasıyla insanlar balkonlara çıkmaya sohbetler etmeye başladılar. Eyvallah İzmir'in balkon kültürü dillere destan icabında biz de balkona yerleşip uzun sohbetler ediyoruz ama bizim sokak gece 2-3 ten sonra coştuğu ve seslerin bir amfi ye verilmiş edasıyla bütün sokakta yankılanması sonucunda Fiona ve benim uykularımız yalan oldu son günlerde. Sabah uykusunu da sabah 9'da sokağa damlayan açık süt satan seyyar satıcıya ve manava kurban vererek çıldırası hayatımızı idame ettirmeye çalışmaktayız. Tek tesellimiz gidişimize az kalmış olması. Bakalım zaman ne gösterecek. Bir de şunu merak ediyorum: çoğunluk böyle bir şey deneyimliyor mu? yani gece 2-3 gibi coşan komşuları var mı? Yoksa sadece ben ve Fiona mı böyle rahatsız oluyoruz ve böyle dile getirme ihtiyacı duyuyoruz? Neyse tatsız bir konu ama düşündüklerinizi paylaşırsanız kendi içimde bir hesaplaşmaya girip ya çok abarttığıma ya da haklı olduğuma hükmedeceğim. :)

Bu arada Fiona'ya katılmıyorum evde çakılıp kalma konusunda çünkü her gün yeni bir maceraya atılıyoruz. :))Seyahate çıkmadan önce yapmamız gereken bir çok şey var ve her günümüz ayrı bir heyecan bana kalırsa. Mesela daha bugün görevlendirme dilekçemi sağ salim özlük işlerine göndermeyi başardık. Aslında bu gibi konularda hem rahat olacak hem de evrağın peşinden koşacaksın. İşini takip etmezsen, o iş olmaz. Sadece Türkiye'de değil her yerde geçerli bence. Günümüz toplumunun umursamaz tavrıyla ilgili herhalde bu konu.

Sonuç olarak, gitme heyecanı içinde yuvarlanıp giderken uykusuzluğun verdiği yorgunlukla kafamızı her yastığa koyuşumuz aslında bizi bir yol hikayesine doğru götürüyor biz fark etmeden. Asıl macera da bu yol hikayesi ile başlayacak. Bu yüzden enerjimizi toplayıp bu maceraya hazırlanmalıyız.

SHREK  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder