Varmak değil, sadece gitmek... gitmek

hürriyet

19 Ekim 2011 Çarşamba

Her son yeni bir başlangıç

Mayıs 2011'den bu yana giriş yapmadığımızı farkettim. Ara soğumuş olabilir ama Amerika maceramızın anıları ve hatıraları hala canlı. Size artık İzmir'den sesleneceğiz ama Reno ve genel olarak Amerika ile ilgili izlenim, deneyim ve anılarımızı paylaşmaya devam edeceğiz. Dönmüş olmamız, blogumuzun bittiği anlamına gelmiyor. Başlığın da anlatmaya çalıştığı gibi bu yeni bir başlangıç, bizi daha iyi yerlere götürecek olan.

Son girişin Mayıs 2011 de olmasının elbette bir nedeni var. O da 1 aylık Amerika gezimizi tamamlamış ve geri dönüş hazırlıklarına hız verrmiş olmamız. Amerika'nın güney batısında (San Francisco, Los Angeles, San Diego, Las Vegas ve Grand Canyon) yaptğımız 'road trip' ve New York ziyaretinin ardından yorgun ama mutlu bir şekilde Reno'ya döndük. Ruh halimiz hem mutlu hem de hüzünlüydü. İki duyguyu aynı anda yaşamak garip hissettirdi. Hüzünlüydük çünkü kurduğumuz düzeni geride bırakıp ülkemize dönme zamanı gelmişti, mutluyduk çünkü yepyeni bir hayat daha kuracaktık İzmir'de (2010' da yaşadığımız bütün o olayları düşünürsek). İşte Reno'daki hayatımızı noktalayıp, İzmir'deki hayatımızı kurana kadar geçen zaman zarfında sizlere ulaşamadık ama artık işleri yoluna koyduk. Tüm bu zaman zarfında olan biteni ve 1 aylık dolu dolu Amerika gezimizi anlatan paylaşımlarımızı zamanla burdan ulaştıracağız. Bizi izlemeye devam edin.

SHREK

15 Nisan 2011 Cuma

new york

mayıstan beri her günümüz birlikte geçerken çarşamba akşamı newyorka kaçan shrek için bi şarkım var. aslında o gitmeden facebookta nil karaibrahimgilden gitme yoksa adlı şarkıyı paylaşmış düşüncelerimi açıklamıştım ama fayda etmedi:)

6 Nisan 2011 Çarşamba

california academy of science


blog yazmaya gereksiz bir ara verdim. bi daha bu kadar ara vermemek umuduyla..

san francisco gezimizin ilk günü ayağımızın tozuyla ziyaret ettik burayı ve hayran kaldık. aslında ayrım yapmak zor ama planetariumda dünyanın oluşumunu -big bang- geçirdiği evreleri izlemek şahane bir deneyimdi. dinazor, balina iskeletleri, doldurulmuş aslan, kaplan, ayı, geyik, zürafa ve maymunlar... 



bu bulanık resmi nerden seçmişim, acaba aşağıdaki koca balığı görebilecek misiniz?


fotoğrafı camın arkasından çekerken bile korkmuştum.



fotografı tam ışığın vurduğu yerden geçerken çekmem süper olmuş, her ne kadar planlamamış da olsam


bakın burda kim var


bu fotoğrafı da çok seviyorum.


çok güzeller... 


en büyük kuş ve yumurtası


delinin biri üşenmemiş uğur böceklerini toplayıp iğneyle panoya tutturmuş:) tabiki deli değil değerli bilim adamımız hiç bir uğur böceğinin sırtındaki desenin aynı olmadığını göstermek istemiş bize.

NOT: bence kesinlikle başlığa tıklayıp siteyi incelemelisiniz:)

20 Mart 2011 Pazar

Yeni Türkü "Gurbete Kaçacağım"


ya ben bu şarkıyı küçükken pek severdim, ne anlardım acaba? kaçtık gurbete, tükenmeye:))




18 Mart 2011 Cuma

exploratorium

san franciscoya gittiğimizde ziyaret ettiğimiz müzelerden biri de exploratoriumdu. ilk başta bana biraz bizim bilim sanat şenliklerini hatırlattı ama ilerledikçe onun kat kat ötesinde deneyimler yaşandığını gördüm, buraya çocukken gelip bir kaç saat geçirip tüm deneyleri yapmak vardı... o zaman nerelerde olurdum merak ediyorum.
sizin için bir kaç eğlenceli fotoğraf seçtim.


exploratorium binası palace of fine arts ın içinde. oraya giderken bu görkemli binadan geçiliyor.




araba bozulmuş olabilir ama bu bizim eğlenmemize engel olamaz.


sonunda shrek kendine uygun sandalyeyi buldu.


dumanla haberleşmeyi de öğrendik


alice harikalar diyarında


şekle aldanmayın:)
daha bir sürü var ama bunlar benim sizin için seçtiklerim. san francisco gezisinden anlatılacak çok şey var, onlar da bir dahaki sefere.

not: başlığa tıklarsanız orjinal siteye ulaşabilirsiniz

2 Mart 2011 Çarşamba

bloguma dokunma


vay arkadaş ya, yasaklar ülkesinde şimdi de blogspot yasaklanmış. inanılır gibi değil

13 Şubat 2011 Pazar

sevgililer günü


işte sevgili shrek imin bana sevgililer günü hediyesi


bu da benim shrek e sevgililer günü hediyem. napalım param ancak bu apple a yetti. macbook pro sunu  da almayı nasip eder allah inşallah bi gün..

8 Şubat 2011 Salı

glutensiz mutfagımızdan secmeler

bu yazıyı anne ve babalarımız için yazıyorum. uzun zamandır aklımdaydı fakat fırsat bulamadım. ama shrekin yazısından sonra şart oldu. evet doğru çölyakla yaşamaya başladığımızdan beri hayat çok zorlaştı.. ekmeksiz soğansız hayatın tadı yok, kuru fasulyenin suyuna ekmek banmazsan anlamı yok. domates ve peyniri ekmek arası yapamamak, tv de her gördüğün reklama ağzının suyunu akıtmak.. karnın acıktığında bir paket çubuk krakerle geçiştirememek, yemek saatlerinde eve koşmak, yorgun da olsan illa yemek pişirmek, bir yere gideceğinde yol, benzin, süre, mesafeden öte yolda ve gittiğin yerde ne yiyeceğini düşünmek..
örnek vereyim 10 küsür gündür eve hazır olarak ekmek bile almadık, dışarda bir şey yemedik, yani hiç tatil yapmayan bir aşçı gibi ekmek dahil herşeyi ben pişiriyorum. (geçen yıl haftanın 5 günü annemin yaptığı yemeği, 2 gün de dışardan söylediği yemeyi yiyen ben...) bazen yemek yapmaktan değil ama ne yapacağımı düşünmekten yoruluyorum. yiyeceklerin etiketlerini tekrar tekrar okumaktan yoruluyorum, en çok da hata yapmaktan korkuyorum.
çünkü shrek bir kez dışarda yese her ne kadar glutensiz de olsa, muhtemelen glutenli yiyeceklerle aynı yerde pişip temas ettiği için hemen hasta oluyor..
neyse ben bunları yazmayacaktım aslında ama dinleyen buldum ya hemen döküldüm..
tamam dışarda aç geziyoruz ama evde ne şahane yemekler yapılıyor görün de içiniz biraz rahatlasın istedim.

amerikanın dev biberleriyle yapılmış dumanı tüten dolma:)


fazla kızarmış kadınbudu köfte ve kremalı patates


inanmazsınız midye dolma bilem yaptım


kahvaltı sofralarımızın klasiği waffle


domatesli omlet


mısır unu ile yapılmış poğaça..

işte böyle,

sevgiler


5 Şubat 2011 Cumartesi

çölyakla yaşamak

2010 yılından miras kalanları 2011'e de taşıdık. Nasıl taşımayayım ki...tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmış biri olarak ya da bu gerçeği hatırlamamaya çalışarak yaşamaya devam eden biri olarak günler garip bir hızda geçmeye devam ediyor. Bazen iyi, bazen kötü. Diyetime dikkat edip sorun yaşamamaya çalışmak en çok zaman alan şeylerden bir tanesi. Markette canımızın çektiği ürünlerin içeriklerini okumak. Gluten var mı? Yok mu? Glutenli bir ürünle aynı fabrikada mı üretildi acaba? Yazmıyor ama gluten yoktur belki? gibi soru alışverişlerinden sonra riske atmayalım bir araştıralım kararında mutabık kalma. Normal unun kilosu sudan ucuz iken glutensiz unun yarım kilosuna 2,5-3$ arasında para ödememiz de cabası. Ya da aynı şekilde 75 centlik makarnaya 3$ vermemiz gibi örneklerin çoklanabileceği bir alışveriş macerası.

Bu çabaya rağmen bugün yine karnımın davul gibi şişmesi ve bağırsaklarımın olağanüstü hareketlenmesi üstüne tuzu biberi oluyor. Bazen okumalarımın arasında neyi nerde yanlış yaptığımı düşünürken buluyorum kendimi ama net bir cevabı yok. Son 2-3 günde yediğim şeyleri yemeyeceğim diyorum kendime. En kötüsü de Fiona içten içe üzülüyor durumuma ama elimden bir şey gelmiyor. Sınırları iyi çizmem lazım yiyeceğim şeyler konusunda.

İki dünya arasında kalmış gibi hissediyor insan kendini. Amerika ve Türkiye. Türkiye'de nasıl başa çıkacağımı düşünüyorum bazen bu hastalıkla. Simdiden marketleri araştırdı ailelerimiz. Buradaki kadar çeşit olmadığı anlaşılıyor. Hadi ekmeğini kendin yaptın diyelim. Dışarıda yemek yemek muhtemelen hayal olacak Türkiye'ye döndüğümüzde. En azından burada çoğu restoran durumun farkında ve bazıları glutensiz menuler sunarken bazıları da isterseniz riske atmayın diyecek sorumluluğa sahip. Türkiye'de böyle restoranlar var mı acaba? Yok  abi ette ne gluten olacak deyip ekmekleri kızarttıkları ızgaradan et servis edebilirler.

Ne düşüneceğimi, ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Burada kalabilmek belki de bu hastalığı kontrol altında tutabilmek için en muhtemel yol. Gerisini zaman gösterecek.

SHREK

31 Ocak 2011 Pazartesi

bir zamanlar



yolladılar onu avrupaya kendi yoluna bulmaya, derken bir gün iki yıl sonra bir de küpe takmış kulağına...

25 Ocak 2011 Salı

bir çölyaklının sıklıkla duyduğu sözler (Alıntı)


  1. Bir lokmadan birşey olmaz.
  2. Canım ekmek yemeyiverin...daha iyi kilo almazsınız
  3. Birazcık tadına bakıverin, sizin için yaptım (tadına bakılacak şey: kepekli kurabiye)
  4. Biz şimdi yerken siz bakacak mısınız? Biz rahatsız oluruz ama...(Et, pirinç pilavı ve salata olan bir yemekte bile bu tip birşey duyabilirsiniz)
  5. Aman ben şimdi sana ne ikram edeceğim...tüh tüh
  6. Bulaşıcı bir hastalık mıdır?
  7. Genetik mi? Çocuğumda da olabilir mi?
  8. Ne kadar titizsiniz?
  9. Çölyak nereye bağlı bir köy(ya da kasaba)?
  10. TEMA Vakfı ile bir ilişkiniz va mı? Ormanlarınızı mı koruyorsunuz? Türkiye çölleşmesin diye mi çalışıyorsunuz?(cavap: Hayır, bağırsaklarımızdaki villuslar yok olup, bağırsaklarımız çölleşmesin diye çalışıyoruz olabilir)
  11. Diyetime uyduğum halde değerlerim hep pozitif çıkıyor...neden acaba?(Bira içmeyin, bulgur pilavı yemeyin..
başlığa tıklarsanız alıntı yaptığım çölyak derneği ankara nın sitesine ulaşabilirsiniz

24 Ocak 2011 Pazartesi

harlem





brain adams konserini atladık bari harlem unutulmasın dedim bir kaç fotograf yükledim

18 Ocak 2011 Salı

pyramid lake

geçtiğimiz pazartesi martin luther king jr. günü olması nedeniyle tatildi. ikinci dönem henüz başlamadığı ve bizim gibi delilere hergün tatil olduğu halde biz özellikle bugünü seçtik piramid gölüne gitmek için. aslında bugünün tek anlam ve önemi güneşli ve sıcak birgün olmasıydı. sabah parktaki yürüyüşümüz sırasında shrekin ani kararıyla eve çabuk döndük, hızlı bir kahvaltı yaptık ve yola çıktık. filmlerdeki gibi etrafın kırmızımsı turuncumsu sarımsı (turuncuyu araya sıkıştırdım ki kırmızıyla sarı yalnız kalmasın) dağlarla çevrili olduğu, tek bir ağaç bile olmayan, dümdüz iki şeritli bir yoldan vardık hedefimize... hah işte bu resimdeki gibi...




yarım saat sonra göle vardık, ortalık gayet sakindi, gölde balık tutan bir kaç tekne, köpekleriyle piknik yapmaya gelmiş bir çift, kıyıdan balık tutan ama aradığını bulamayıp erken ayrılan amcadan başka kimse yoktu. ha bide güvenlikten sorumlu piramid lake rangerları.


göle uzaktan bakış

  
göle yakından bakış

rasgeleee

biraz gıdıklama

önce buz gibi suyu içip akşam eve dönünce beş kez arka arkaya hapşuran efe 

arkadaşsız zaman geçmez, eğlence yarım kalır. oyunlar zevksiz...



1 Ocak 2011 Cumartesi

renoda yılbasi gecesi

 yemek için son  hazırlıklar

artık hersey hazır hadi artık parti başlasın


mmm. çok lezizzz



artık dışarı çıkamaya hazırız.


ilk mekan


ikinci mekan.


çılgınca dans edenler...


şehir merkezinde karaoke



ne diyorsun shrek sennn??


3...2...1... ve yeni yıl


bu ağaç biraz eğri mi



en kısa zamanda gelip ice skating yapmak lazım burda...

işte böyle geçti burda yılbaşı... 

herkese sağlıklı mutlu yıllar