Varmak değil, sadece gitmek... gitmek

hürriyet

1 Ekim 2010 Cuma

şurdan burdan

çok ilginç ne zaman telefonla konuşmaya çalışsak tren sirenini son ses bağırtarak geçiyor ya da egzozu patlak bir motorsikletli pat pat pat yaparak kulağımızı yırtıyor. şu an telefonla konuşmuyoruz ama yine de trenin sesi geliyor. shrek de burası ne kadar gürültülü diye şikayet ediyor. ne çabuk unuttu domaaayyytçıyı. ya da çarşamba sabah körlerinin vazgeçilmezi mahallenin sevgilisi sütçüyü. inanmıyorum şimdi de itfaiye arabası açtı sirenleri shreki haklı çıkarmaya çaışıyorlar... hayır hayır burası gürültülü falan değil. gayet sakin ve sessiz. gereksiz bi korna bile duyamazsınız yollarda. bizim mahalledeki kadar insanla aynı apartmanda yaşıyoruz (tamam biraz abarttım) 300 den fazla daire var. ama ne bir ses ne bir patırtı. gece gece arabayla gelip kapının altında son ses bülent ersoy dinleyende... bak nası hatırlayıp sinirlendim.
neyse arkadaş medeniyet var burda, hem de öyle tek dişli falan değil bildiğin kanlı canlı. misal az önce itfaiye aracı geçti ya herkes sağa geçti ve durdu. yavaşlamadı, arkasına takılmadı. buranın deyimiyle full stop yaptı. bekledi. birbirlerine yol vererek hareket etti ve gitti.
insanlar göz göze gelince gülümsüyor, selam veriyor bir de. bizdeki gibi karşıdan gelenin giyimi kuşamını takısını saçını halini tavrını arkasından iç organlarını x ray den geçirip sonrada kafanı çevirip gitmek yok...
kimse kimseyi öyle deli gibi incelemiyor bir biz varız o işi yapan o da alışamadık daha bu kadar marjinalliğe.
otobüs soförü sabahtan akşama kadar tüm yolculara merhaba, bugün nasılsınız diyor... yolcu bileti gösterip ya da parasını ödeyip güvenli bir şekilde oturmadan ya da güvenli bir yerde durmadan gaza basmıyor bekliyor. her otobüs saatinde kalkıp saatinde varıyor.
bazı restoranlarda ikeadaki gibi bardağını sana veriyorlar sen istediğin içeceği seçip alıyorsun. yani içecek makinesi herkesin ulaşabileceği yerde ama kimse gidip ikinci bardağı doldurmuyor menüsünde bir bardak içecek varsa... ama aynı makineden evsizin biri gelip şişesini dolduruyor kimse napıyorsun çık git demiyor... ilginç...
şu fatmagülle de ilgili birşey söyleyeceğim. hatta televizyon kanalları hakkında bahsetmek istediğim şeyler var genel olarak, fatmagülle kısıtlamayalım. televizyon burda tam bir aptal kutusu. akşam bizim bulunduğumuz batı kıyısı saatiyle 8 ve 9 da iki dizi oluyor. ne bileyim işte sevdiğimiz diziler house, gossip girl bunlardan aynı günde ayrı saatlerde iki tane varsa ne ala ama bi günde sevdiğin bir dizi varsa o akşam sıkıntıdan patlarsın. dizi 8de pat başlıyor reklamlar meklamlar derken 9 da bitiveriyor. ben alışmışım pazartesi ezel varsa o akşam ne başka birşey izleyebilir ne başka bir iş yapabilirsin. burda iki dizi bile izlesen 10 dedin mi biter. ee sonra bir reklam kuşağıdır başlıyor elektrikli süpürgesinden tost makinesine fırınından saç şekillendiricisine kadar herbiri 20 şer dakikalık eziyetler başlıyor. bazı kanallar sürekli film gösteriyor ama aynı filmleri sürekli gösteriyor.
gündüz kuşağı deseniz sürekli eski dizilerin tekrarı, beverly hills var daha önce de dediğim gibi. ilk başta yadırgadım ama artık sabah kahvaltılarımıza eşlik ediyor kendisi severek izliyoruz. ya bu dizi neymiş böyle şimdiye kadar yayınlanan tüm gençlik dizilerinin izleyip izleyip birşeyler arakladığı bir baş yapıt resmen.. her konuyu işlemişler şimdiki dizilere hiç bir konu bırakmamışlar yazık şimdikilerde ne yapsın taklit taklit taklit.

ha bir de söylemeden geçemeyeceğim bu sabah zap yaparken cbs kanalında bi kadın gördüm sarışın burnu kalkık, alkolik ve kızı victoryadan bahsediyordu aaaa bi baktım dikkatlice bu yalan rüzgarındaki niki diil mi evet ta kendisi. ve bunlar düpedüz yeni bölümler kadın yaşlanmış ama değişmemiş.. bir de paul mü neydi onu gördüm o da aynı herifti. fazla bakmadım sıkıldım kapattım.

sunu demek için bütün bu lafları ettim. tv aptal kutusu evet, sürekli çok eskilerin tekrarları var evet çok uzun reklamlar ama bir de sosyal bir sorumluluğa var. uyuşturucu, intihar, alkolizm, tecavüz, depresyon vb. bir konu işledi mi hemen arkasından bu gibi sorunlar yaşayanların ücretsiz yardım alabilecekleri telefon numaraları ve internet adresleri veriliyor. izlerken ben de bunları yaşadım, ben de böyle hissediyorum diyenler için ufak da olsa bir çözüm olabilecek şeyler diye düşünüyorum.

burda havalar sıcak hala çok sıcak, güneş çok yakıyor. evet soğumasın hele biz şu araba işini halletmeden biraz daha idare etsin ama bu kadarı fazla geçen haberlerde tüm zamanların en sıcak eylülü olduğunu söylüyordu... gittiğimiz yeri ısıtıyoruz vay maşallah:))

yeme içme konusundaki sıkıntı azalsa da devam ediyor. özellikle ekmek.. su da ayrı mesele.  konserveye dadandık ama onda da sodyum olayı kafamı karıştırmaya başladı... bir de yüksek oranda mısır şurubu içeren yiyecekler var ki onlar en tehlikelisi. ama maalesef o zıkkım her ucuz şeyin içinde var. doktorun söylediğine göre amerikayı obez yapan madde oymuş ama hala kullanıyorlar... herşeyde ama herşeyde... bence siz de dikkat edin türkiyedeki yiyeceklere..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder