Varmak değil, sadece gitmek... gitmek

hürriyet

2 Eylül 2010 Perşembe

@ Raley's

Başlık ne alaka şimdi diyebilirsiniz ama bugün pazar gününden sonra karnımızı tıka basa doldurmamızı sağlayan market ile başlayalım dedim. Bugün Fiona nın da dediği gibi research mentorumla buluşmaya gittim. Kendisiyle Antalya daki konferanstan tanışıyoruz zaten o yüzden çok kasıntı bir ortam yoktu. Henüz üniversitenin nimetlerinden faydalanamadığım için üzgün olduğunu fakat Fulbright ve IIE arasındaki bir anlaşmazlıktan kaynaklandığını söyledi. Bu da ne demek şimdi diye sorarsanız hemen bir parantez açıp welcome packet ı almaya gittiğimde karşılaştığım problemi anlatacağım. DS-2019 formunda kategorim non-degree student olarak göründüğü için üniversiteden 3 kredilik bir seminer dersi almam lazım imiş. bunun yaklaşık fiyatı da 1200 bucks imiş:)) hemen IIE advisor a mail atarsın, nolcak bu durum diye siz ödeyecekseniz bu paraları eywallah ben alırım 3 kredi sorun değil :)) Neyse şimdi sorunu çözmeye çalışıyorlar ben de turist Ömer gibi Reno yu keşfediyorum Fiona ile birlikte. Neyse parantezi uzun tuttuk. Efendim hocayla sohbet muhabbet iyi de birşeye ihtiyacınız var mı deyince ben oturduğumuz yere yakın sebze meyve alabileceğimiz bir yer var mı diye patlattım soruyu :)) açız valla  napcan. önce karnımızı doyuralım da...Neyse Raley's diye bir yer var dedi buraya yakın. Tabii buraya yakın deyince insanlar arabayla olan yakınlığından bahsediyorlar. Haritadaki yakınlığa da sakın kanmayın derimm. Haritada işaretledi bir güzel marketin yerini, ben de hemen müsade isteyip daireye döndüm Fiona yı aldığım gibi vurdum ikimizi yollara. Üniversite nin kavşağından hayellediğim için yolu  o tarafa doğru yürümeye başladık. Başladık ama yolun sonu gelmiyor. Bir o tarafa gidiyoruz bir bu yola sapıyoruz Fiona ya diyorum nereden gideceğiz, onun da dili ağzında yürümekten canı çıkmış hava da sıcak düne nazaran. Neyse 7th St. tabelasını görünce biraz daha yürüdükten sonra rahtlıyoruz çünkü market bu yol üzerinde ama yürü yürü bitmek bilmiyor. Sonunda bir kavşağa geliyoruz dilimiz damağımıza yapışmış bir şekilde. Fionaya diyorum burası çok tatlı bir market arabaların kalantorluğuna bakarak. O da katılıyor bana ama çaresiz birşeyler almak zorundayız. yememiz lazım. :)) Dalıyoruz içeri deli gibi terler fışkırıyor bedenimden. İçerisi cennetten bir köşe nasıl soğutuyorlarsa üşütmüyor allahsız :D I'm in heaven şarkısı çalıyor bilinçaltımda. Neyse ben salmışım kendimi. Fiona bana alışverişe ver kendini diyor topla şasiyi. Raley's aynı zamanda sebze ve meyva cenneti. Her türlüsü var 4$a enginar bile var. Fiona nın enginar krizi tutuarsa nereye gideceğimi biliyorum en azından artık :) İçkiler, o içkiler yok mu. Ne pahalıya içiyoruz biz bunları Türkiye'de aklım hayalim almıyor. Kayıntıyı düzüyoruz sonunda Fionaya diyorum hadi yeter bunun bir de geri dönüşü var. Az yol gelmedik. Nerden baksan bir 5 km yürümüşüzdür gelirken. Dönüş yolunda bir kestirme buluyoruz. I-80 otoyolunun üzerinden kumrular gibi süzülüp bizim mahalleye akıyoruz elimizde yükler. Zar zor atıyoruz kendimizi daireye güzel bir yemeğin hayaliyle. Ondan sonrası malumunuz bir arkadaşın dediği gibi şov yapıyoruz tavuk salata, şarap ve Türkiyedekine benzeyen ekmekle. Bugünkü maceramız mutlu son ve dolu midelerle bitiyor...  

2 yorum:

  1. gulserentufan3 Eylül 2010 07:10

    Nihayet biz de artık vicdan yapmadan yemek yiyebiliriz
    anne

    YanıtlaSil