Varmak değil, sadece gitmek... gitmek

hürriyet

2 Eylül 2010 Perşembe

home alone

shrek az önce üniversiteye gitti, ben de evde ya da artık ne denirse odada yalnız kaldım. tv izliyorum, bride wars diye bi film var önceden izlediğim için anlamakta sorun yaşamıyorum. bugün hava yine bulutsuz. güneşli. dün de gayet güzeldi, terletmeyen bi sıcaklık vardı. bu güzel havayı değerlendirdik ve şehri keşfe çıktık eksik olan eşyaları tamamlayabilme umuduyla.
öncelikle otobüslerin kalktığı ana durağa gittik. atm ye benzeyen bir makineden 4 dolara 24 saat istediğimiz kadar otobüse binebileceğimiz biletlerden birer tane aldık. gideceğimiz yere bizi götürecek otobüslerin kalkış noktasını bulduk. biraz bekledikten sonra kadın şoförümüz geldi. kendisi oldukça yaşlı, şişman ve gıcık bir tipti. hatta shreke bileti doğru şekilde makineye okutamadığı için kızdı:)) neyse bindik oturduk. otobüsün içi buzzzz gibiydi shrekin kolları bile buz gibi oldu. bir ara dayanamayıp bi durakta inip bir sonraki otobüsü beklemeyi ve o arada ısınmayı bile düşündük. otobüste havalandırma son hızla çalışmasına rağmen yine de içerde berbat bir koku vardı. bu kokulara nasıl alışacağımı bilmiyorum. neyse bir kaç durak geçtikten sonra durakların birinden 3 tekerlekli motorsiklet tarzı bir engelli arabasıında bir kadın binmek istedi. otobüs yanaştı, aşağıya çöktü, bir rampa ortaya çıktı, engelli vatandaş arabasını sürerek içeri girdi, defalarca manevra yaparak yerine yerleşti. bu sırada bizim şişman ve gıcık sofor teyze kalktı, önce oturma yerlerini katladı, kadının aracını zincirlerle sabitledi, ok olup olmadığını sordu, biletini aldı, yerine oturdu. bütün bunlar olurken o duraktan otobüse binecek yolcuların hepsi dışarda bekliyordu. sofor teyzem nihayet izin verdi de bindiler otobüse.  ondan önce kimse yeltenmedi bile allahtan biz orda değilmişiz diye düşündüm o sofor bizi fena rezil ederdi beklemeden bindik diye. 
titreyerek son durağa alışveriş merkezinin olduğu yere geldik. alışveriş merkezinin bizimkilerden çok farkı yoktu yalnız haftaiçi olması dolayısıyla oldukça sakindi. herşeyi inceledik, labor day de indirime girerse alacağımız şeyleri kafamıza yerleştirdik. bir aşağı bir yukarı yürüdük. bu kısım senin için D.- body shop gördüm hemen içeri daldım ama malesef fiyatlar bizdekinden ucuz değildi.. belki krismısta diyerek çıktım..-
shrek için burası cennet tahmin edebileceğiniz gibi, ayağına göre ayakkabılar, boyuna göre pantolonlar... hemen iki pantolon aldık bile.ayakkabı işini de labors day e bıraktık belki iyi birşeyler düşürürüz.. kısmetse..
best buy a gittik. kendime bir ipad beğendim. 
ayrıca bu yıl kışa kendime bir ugg alacağım sanırım geçen yıl tüm saydırdıklarımı yalayıp yutarak. napalım buranın kışıyla başka türlü başa çıkılmaz.
dönüş otobüsünde ise karşılaştığımız başka bir olayı paylaşayım, herifin biri elince büyükçe bir valizle binip öndeki yan duran üçlü koltuğa oturdu. bunu gören şofor işi gücü bırakıp ayağa kalktı ve herife o çantayla orada oturmayacağını çantanın yürüme yoluna geldiğini kalkıp arkaya oturmasını söyledi. hayretler içersinde kaldım otobüste toplasan 10 kişi yokuz ama kurallar kurallar kurallar...
dün bir kez daha gördük abi herkesin arabası var, yolda yürüyen yok, millet binmiş ciplere geziyor geziyor geziyor:)) bunu gören shrekin kıskançlıktan çatlayışını görmeniz lazımdı.

dün çok gezdik çok yorulduk ama istediğimiz şeyleri bulamadık misal hala tenceremiz yok.. ayrıca yiyecek hiçbirşeyimiz yok. annem duymasın dün akşam yemek yemeden yattık. yemek dedim de dün gittiğimiz KFC den bahsetmezsem olmaz. otobüsle giderken daha sabah fark ettim ve KFC ye gidelim diye tutturdum. günlerdir ilk defa damak tadıma uygun içinde domuzun d si geçmeyecek bir restoran buldum diye sevinmeye başladım. çok acıkmış bir halde KFC den içeri daldık. burnuma hemen o tuhaf koku geldi ama bir anlam veremedim. içinde tavuk göğsü parçası olan bir menü söyledik shrek gril istedi ben aynı izmirde yediğim gibi orjinal olsun dedim. menüleri aldık, oturduk. aa bir baktım benim tavuk burgerin içinden iki dilim kızarmış bacon çıkmasın mı... ya bu domuzun girmediği bir dükkan yok mu arkadaş amerikada.. neyse baconları çıkardım içinden aldım bi ısırık burgerdan.. ıııhh.. yok aradığım tat bu değil içindeki sostan mı ne tuhaf geldi, her ne kadar shrek normal bu tadında birşey yok dese de.. yiyemedim. allahtan patates yine kurtarıcım oldu, spice patatesleri yedim, limonlu gazozu içtim. akşam da hem yorgunduk hem de yemek yapmak için alışveriş yapamadığımız için evde birşey yoktu, mısır yedik bir paket. ben yine iyiyim de gürçün burda olsa çoktan açlıktan mortlamıştı gibi geliyor bana:))
alışana kadar böyle gidecek.. sebze satan bir market bulabilsek... belki bugün... bir de tv de bir reklam vardı türkiyedeyken türk damak tadını arayanlara falan diyordu da bana çok anlamsız geliyordu... bunu anlamak için   sınırları geçmek gerekiyormuş meğer.

anne rachel ray i izliyor musun, bak ben şu an ona bakıyorum.. beraber izlediğimiz günleri hatırlıyorum..

biraz da resim:


baba bak bu sana bahsettiğim tren bir sabah bir akşam geçiyor artık ne taşıyorsa


bu da üniversitenin kampüsünden bir görüntü...

1 yorum:

  1. ölmezdim ben de ama sürünürdüm "survivor merve" misali :)

    YanıtlaSil